15 Kasım 2016 Salı

Kötü ve Kesik Bir Kurgu

Pazar saat 12.00

  Adeti olmadığı halde uyanır uyanmaz bi sigara yaktı balkona çıkıp. Bir de bu çıkmıştı başına. Yani çıkarmıştı. Bütün hafta sonunu arkadaşının evinde acı kahve içip bu muazzam manzaralı olmayı üç puanla kaçıran balkonda tüttürerek geçirmişti. kendisine hiç olmayan gözlüğüyle ders çalışıyor, geri kalan zamanda da körfeze çöken sisi izliyordu. 

  Arkadaşı gelip; "Aç karnına mı yaktın?"  dedi şaşkın şaşkın." Hee." diye geçiştirdi. geçen ay da herkes alkolik sanmıştı onu. Bir şeye biraz abanınca hemen o günün konusu bilmemnekolik olmanız oluveriyordu ve en sevmediği şey muhabbetin konusu olmaktı. Azıcık kafa dinlediği bu evi de listeden çıkarmak istemezdi.

pazartesi saat 10.00

   Ertesi sabah yurttaydı. o gün içinde dünyadan çıkıp gitme isteğiyle uyandı. o kadar net ve keskindi ki genzinde hissetti, yataktan sanki bunu kapıdan çıkar gibi yapabilecekmişçesine kalktı. aklında Heart Shape Box çalıyordu. ortaokuldaki kadar kötü durumda olmalıyım demek ki dedi kendine. bu gerçekten de iyi bir acı eşiği gerektiriyordu. temizlik yapan abla odaya daldı. gerek yok falan dedi ama odanın bi kısmını su basmıştı ve kadın temizlemekte ısrarcıydı.  

ne yorgun büyüdük lan hiç bir şeye gücüm yok dedi. biraz ağlayacak gibi oldu. oda arkadaşı gelince çay almaya indi. hayattan öylece çıkılmazdı. hep dramatik olurdu.

pazartesi saat 15.30

   Hafta içi her gün, aynı saatte, aynı vagonda... metronun ilk vagonu, yolu uzun olan ve ayakta kalmak istemeyenlerle birlikte. yaşlıların binmemesini umarak.
 mümkün oldukça tek kişilik yere oturuyor ve kitabını açıyordu. arasında ayraç olarak kullandığı siyah beyaz bir fotoğraf vardı. biraz yamuk çekilmiş, geçen kış. Güzel bir günden... Gereksiz kaslı bacakları ve çoğunlukla kırmızı olan suratı dışında güzel sayılabilecek bir kızdı aslında ve fotoğrafı gören diğer yolcular göz ucuyla bakıp yadırgıyorlardı bunu. 

Salı saat 17.00

  Ev telefonu çaldı. aynı cümleler. her gün aynı saatte. 
ayakkabılarını bağlamadan aşağı indi. sarışın ufaklığı servisten aldı. asansörde göz seviyesine çömelip gününü sordu. yoruldu..

Çarşamba 19.30
  metro, kitap, fotoğraf, gözler, aileyle kısa telefonlar. aynı sözler... 

Perşembe 21.00
 Yemekhane...aynı boğucu hava ve yemek kokusu. kadınlar, yüzlercesi.

cuma saat 24.00
  Metrodan uyuyakalmıştı yine. kampüsten hemen önceki durakta inmeyi başardı. tanıdık bara girdi. müşterilerin yarısını seçebiliyordu fakat yalnızlık bundan farklı bir şeydi.

Cumartesi saat 09.30
  
  Adeti olmadığı halde yangın merdivenine çıkıp bi sigara yaktı. dünyadan dramatik olmadan çıkmak imkansızdı.