16 Haziran 2018 Cumartesi

Kabuklar Ses Geçirmez

      Bir defterin güzelligi nerde baslar?
Tam burda. Yazmak icin sayfayi actiginda Google cerezlerinden bahsetmediginde. Yazmayi ne zaman biraktin diye sorsalar cep telefonum oldugunda derim saniyordum. Oglanlardan gelen mesajlar ya da aslinda hayatima hic etkisi olmayan bi suru seye bakmak dikkat dagiticiydi. Simdi sucu baska yerde ariyorum ama. Yazamamak falan degil sorun. Yazmamak.       Üzülerek ve özleyerek farkettim artik bir seylere duygulanmamak icin kendimi tuttugumu. Belki okulun belki kendi icimde her seyi kopardigim anlarin sucu.  Okulun derken dil kullanimi acisindan. Zamansal bir suc atma degil bu. Oysa bi zamanlar "yagmur sesinden aldigin ilhami kullan ve yaz " temali derslerimiz falan vardi. Dedim ya yazamamak degil yazmamak. Üzülerek isyan ettim. Artik ne günbatimindan ne yagmurda islanmaktan ne derin konusmalardan hoslaniyorum ne mum yakip oturmaktan ne de dislerini gostermekten gulerken. Daha sade, daha az dramatik olmak istedim. Kabuklu bir canli. Az etkilenmek ve az üzülmek istedim. Daha az hissetmek. Cok klise seylerdi hepsi. Ama kendimi cok özledim. Gündogumlari hala ayni.. hala ilham dolu ve kabuksuz. Hala kacma istegimi tetikliyor. Bu da ben hala ordayim demek. Klise ama saat 6.45