“Bir yudum daha alsam şundan, belki bir iki kelime yazarım.”
düşüncesiyle bakıyorum yanımdaki bardağa; içinde meyve suyu var. Üstelik çay
artığı bardağın üstüne koydum şeftali hanımı. Tembellik mi, bulaşık çıkmasın
düşüncesi mi, ağız tadı mı veya zevksizlik mi bilmiyorum. Zaten asıl olay sebep
değil, sonuç: çay artıklı şeftali suyu.
Peki bu saçma durumu bizimle neden paylaştın diyebilirsiniz.
Bok dersiniz. Kimsenin bilmediği bir blogda, kimsenin okumaya zahmet etmeyeceği
şeyler yazıyorum. Yazıyordum daha doğrusu. Bundan sonra yapacağım şey ise
gerekli-gereksiz, düzenli-düzensiz, edepli-edepsiz aklıma ne gelirse gelsin
buraya sıçıp paylaşmak. Sıçmaktan bahsetmişken, son halifemize özenen vücudum
yine birtakım mikropları kıyamayıp içine almış. İki gündür tuvalette kamp
yapıyorum. Burada size diyeceğim şudur; ishal ciddi derecede su kaybı yaratır,
başınıza gelirse suya abanın. Aşırı su alımı aşırı sıçmaya da sebep olacaktır
ama öyle olmazsa zaten temizlenemezsiniz. Bazen temizlenebilmek için çok sıçmak
gerekiyor. Rahatsız edici, değil mi? Ruhu ergen kardeşlerim; tetikte olun.
Belki insan siken kurt adam hikayeleri de yazarım, veya vampirler olur; kesin
bir ‘badboy’ koyarım rahat olun.
Çay artıklı bardaktan
şeftali suyu diyordum... Çayın üzerine tekila bile koyup içmiş bir insan olarak,
alkol almadan da bir şeyler yazmanın –pardon artık yazmak demiyoruz- benim için
mümkün olduğunu gördüm, sanırım. Zaten o kadar mide ağrısının ve o kadar ilacın
üzerine bir de içki içersem iç savaş çıkar içimde. Ha bünye istiyor mu,
istiyor. Rol modeli kim!
Bu yazıyı daha fazla uzatasım gelmiyor çünkü sürekli
tuvalete gidip gelmekten dikkatim dağıldı ve yazasım da yok açıkçası. Hem ben
kime ne anlatıyorum? Hayır bir de niye açıklama yapıyorum? Hadi bi’ siktirin
gid... hadi bi’ siktirip gideyim ben.
Kansımış Serseri
yok ebem.