16 Ağustos 2017 Çarşamba

ÇA/ŞE


        “Bir yudum daha alsam şundan, belki bir iki kelime yazarım.” düşüncesiyle bakıyorum yanımdaki bardağa; içinde meyve suyu var. Üstelik çay artığı bardağın üstüne koydum şeftali hanımı. Tembellik mi, bulaşık çıkmasın düşüncesi mi, ağız tadı mı veya zevksizlik mi bilmiyorum. Zaten asıl olay sebep değil, sonuç: çay artıklı şeftali suyu.

        Peki bu saçma durumu bizimle neden paylaştın diyebilirsiniz. Bok dersiniz. Kimsenin bilmediği bir blogda, kimsenin okumaya zahmet etmeyeceği şeyler yazıyorum. Yazıyordum daha doğrusu. Bundan sonra yapacağım şey ise gerekli-gereksiz, düzenli-düzensiz, edepli-edepsiz aklıma ne gelirse gelsin buraya sıçıp paylaşmak. Sıçmaktan bahsetmişken, son halifemize özenen vücudum yine birtakım mikropları kıyamayıp içine almış. İki gündür tuvalette kamp yapıyorum. Burada size diyeceğim şudur; ishal ciddi derecede su kaybı yaratır, başınıza gelirse suya abanın. Aşırı su alımı aşırı sıçmaya da sebep olacaktır ama öyle olmazsa zaten temizlenemezsiniz. Bazen temizlenebilmek için çok sıçmak gerekiyor. Rahatsız edici, değil mi? Ruhu ergen kardeşlerim; tetikte olun. Belki insan siken kurt adam hikayeleri de yazarım, veya vampirler olur; kesin bir ‘badboy’ koyarım rahat olun.

         Çay artıklı bardaktan şeftali suyu diyordum... Çayın üzerine tekila bile koyup içmiş bir insan olarak, alkol almadan da bir şeyler yazmanın –pardon artık yazmak demiyoruz- benim için mümkün olduğunu gördüm, sanırım. Zaten o kadar mide ağrısının ve o kadar ilacın üzerine bir de içki içersem iç savaş çıkar içimde. Ha bünye istiyor mu, istiyor. Rol modeli kim!

        Bu yazıyı daha fazla uzatasım gelmiyor çünkü sürekli tuvalete gidip gelmekten dikkatim dağıldı ve yazasım da yok açıkçası. Hem ben kime ne anlatıyorum? Hayır bir de niye açıklama yapıyorum? Hadi bi’ siktirin gid... hadi bi’ siktirip gideyim ben.



Kansımış Serseri

yok ebem.