İnsan bazen hatalar yapar. Kendini bir yere ait hissetmek gibi. Böyle
bir yer varmış gibi… sonunda evi bulmuş gibi. Aile içinde kalma hissi.
Cennetten kovulmak bu olsa gerek. Ait olduğunu sandığın şeyin sunulması ve
sonra oradan okkalı bir tekmeyle atılmak.
Yalnızlık demiştim ya hani, sen
de; “Beklentiyi düşür” demiştin. Ben; “Buradayım” dersin sanmıştım. Demedin.
Çünkü burada olmaktan çok korkuyordun. Olma. Cennetten bir kere kovulur insan.
Üstelik de davetiyeyle alınmıştım. Boş versene
benim için hiçbir hayal kırıklığı yeni değil. Bilirsin, asla ölmem.
Evsiz amcanın dediği gibi anka kuşu değilim ama. Daha ziyade hamam böceği gibi
ölmem. Pislik içinde, sevilmeyerek ama dayanıklı. Elbette bir gün biri kafama
basacak.
Şimdi, ciğerlerim sökülürken ve
dünyanın en güzel tek kalma, yalnızlıktan farklı bir şey o, yolu olan sigaradan
bile fersah fersah uzakken, yalnızca iki tuvaletin ve duşun kullanıma açık
olduğu, temizlerse elbette, kırk tane kadınla aynı katı paylaştığım bu bok
çukurunda hala yeni mikroplar bulup hasta olmayı başarıyor olmam ilginç değil
mi? Tavana bakıp arabesk dinlemek isterdim ama odada tüttüremem, ciğerlerim
ölü, mataram boş, yeterince erken yaşlandım ve tavanımda sen varsın. Yani bu gece her şey biraz arabesk ve şifreli
Cine 5 tadında ama zaten o kanalda da bi halt döndüğü yoktu.
Şu halime bakıp suratımı ezmek
istiyorum. Çok güzel, mutlu. İnanmaya korkmuş ama inanmış. Aynada onu görmeyi
sevmiştim ama bu fotoğrafta elinde çay bardağı içindeki şarapla gülümseyen kızı
hiç tanımıyorum.
Bazen nedenini anlamadığım şeyler
için çalışıyorum. Bir bakıyorum oradan oraya koşuyorum, yabancıların
evlerindeyim ve bana yakınlarımdan iyi davranıyorlar. Bu beni kahrediyor.
Suratıma tükür lanet olası demek istiyorum. İyi davranman için gerçek bir
nedenin bile yok. Sonra alışırım ve bir sifon da sen çekersin.
Çünkü ben arsız bir böceğim ve
asla orda olmaktan korkmazdım.