Bacaklarımın arasında bir yangın
var sanki.bir şey doğuruyormuşum gibi. İçimden bir şey beni yırtıyor…
Davulun ritmik sesi odaklanmamı sağlıyor ve
acıdan bir nebze uzaklaşabiliyorum. Yalnızken acı çekmek daha zor. Vurulmuş da
avcının gelip onu bulmasını bekleyen bir domuz gibiyim, acıyla soluyorum.
Beni böyle acıtanın ne olduğunu
bilmek isterdim. Kimin ya da neyin iyi geleceğini. Çok dokunulmuşluk
olamayacağına göre dokunulmamışlık mı? Ya da sosyalliğe duyduğum nefret mi bunu
yapan?
İnsanların her kafaları estiğinde
beni arayabileceklerini sanmaları,onları destekleyeceğimi sanmaları,beni iyi biri
sanmaları,onları sevdiğimi sanmaları ve en kötüsü de kendilerini doğru
anlattıklarını sanmaları…
Onlara şunu demek istiyorum;
kendimi sevmiyor olmam sizi seviyor olduğum anlamına gelmez.alkolü sevdiğim
anlamına gelir.
Botlarımı yere sert sert vurarak uzaklaşmak istiyorum. Kendimi herhangi bir yere giden herhangi bir araca atmak.Ne olduğu ya da nereye gittiği önemli değil. Hiç bir zaman da olmadı. Ben evimi yollarda buldum.
Doğ artık, Doğ!
Bukalemun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder