İçiyorum
ve eve dönüyorum. Yol boyunca düşündüğüm tek şey Radiohead'in Creep parçasının
akustik versiyonu. Sesim pek iyi olmasa da bu şarkıyı çalmayı seviyorum. Eve
gidince ilk işim bu şarkıyı çalmak olacak diyorum, odamın köşesinde duran
gitarımı alıyorum; ama her zaman cebimde olan pena, elimi cebime attığımda
saklanıyor. Kayıp. Etrafıma bakınıyorum; pena yok.
Bu eve
gelirseniz, evin içinde saklanmış olan onlarca penadan en az birini mutlaka bulursunuz.
Evin içinde sürekli pena kaybediyorum çünkü. Koltuk minderlerinin arasında,
yatağın altında, çekmecelerimde, boş şişelerin altında, mutfakta, televizyonun
üstünde... her yerde pena bulabilirsiniz. Sizin için eve dağılmış bir sürü pena
var; ama ben bir şarkı çalmak istiyorum ve bütün penalar ortadan kayboluyor.
Hangisini daha çok sevdiğimi bile bilmiyordum üstelik. Hatta hiç düşünmemiştim
o penalardan birini sevmeyi. Elime geçeni kullanıyordum sadece. Planet Waves
0.73mm'lerden tut, Jim Dunlop Jazz penasına kadar, hiçbirini sevmeyi düşünmemiştim.
Bir iki favorim olmuştu elbet -zaten onları da direk yukarıya yazdım az önce-
ama hiçbirini en sevdiğim diyerek yanımda taşımamıştım.
Odamdan
başladım bakınmaya. Kitaplığa baktım, dolaplara, çekmecelere, yatağa, gitar
kılıfının içine, hatta kitapların altına bile baktım. Yok, yok oğlu yok...
Salona gittim yok, mutfağa baktım yok, banyoda yok, evde bakılabilecek neresi
varsa, hepsine baktım ama bir tane pena yok. Birileri penaların kökünü kazımaya
çalışmış diye düşündüm. Oğlum Yaza, pena soykırımı oldu ve etrafta müzik
yapabilmek için bir tane bile pena kalmadı. Bundan sonra bütün iş, parmaklarına
ve tırnaklarına düşüyor. Penasız çalmayı sevmediğini biliyorum; ama artık durum
böyle. Alışacaksın bir şekilde. Pena kullanmadan gitar çalmayı sevmeye
çalışacaksın. Penasızlığı sevmeye çalışacaksın!
Bin bir
küfür ve anlatamayacağım bir mutsuzlukla gitarımı elime alıyorum, ve bir de ne
göreyim; tellerin arasına sıkıştırılmış bir Jim Dunlop 0.73mm! Üstelik en
sevdiğim pena bu diyorum kendi kendime ve sonra yine kendime soruyorum:
"Hani bir penayı seveceğini bile düşünmemiştin
sen?"
"Düşünmemiştim. Hiç de aklımda yoktu zaten. Sanırım bazı
şeyleri ihtiyacın olduğu an bulduğunda direk seviyorsun, hiç sorgulamadan."
Yaza Mazar
bence şimdiye kadarki en güzel yazın olmuş.pena metaforuna bayıldım.sende hep görmek istediğim o son söz bu sefer tam aradığım gibi belirginha bir de "bu yağmurda en güzel sen gidersin" var.bunu daha fazla kişi okumalı.
YanıtlaSil