9 Mayıs 2016 Pazartesi

We Are Fucking Special

Bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş... Ya kendine söylersen? Onu yapmaya mı çalışıyorsun farkında olmadan?
Herkes fanzin çıkarıyordu. Kimse özel değildi. "Keşke bizim de olsa."  dedi. Alsancak' taki o kitapçıdan bir buçuk liraya almış, arkadaşlarını beklerken kafede okumuş ve gıcık olmuşlardı.
o zamanlar arkadaşı hakkında günlüğüne aptal şeyler döşememiş ya da gözleri hakkında düşünmemişti. dünyanın bokluğu yetmez gibi bir de boktan iş seçmişti ama hala arkasındaydı. Çünkü çalışmaya da başlamamıştı ve bir gün fotoğraflardan sıkılacağını bilmeden bildiklerini en sevdiği insanlara öğretmeye çalışıyordu. böylece dünyadaki her eylemi zevkli hale getiren bu adamlarla yapacak bir şeyleri daha olacaktı.

Üstünden bir yıldan fazla geçti. saçları değişti. İçindeyse çok daha fazla şey. her gün binlerce saat gibiydi ve hem boş saatlerden korkuyordu, hem de onlara muhtaçtı. elleri buz gibi, suratı sarı, aynı aptal florasanın altında saatlerce oturmak, hiç sevmediği şekilde hayatını sorgulamak ve azıcık bile yazabilmek için düşünmek zorunda kalıyordu. ki bu yok olmak demekti. eğer yazı ağlama krizi ya da durdurulamaz bir sırıtış gibi değilse, kusmuk yada çiş de olur, yazmaktan çok bir şeyler karalamaktı onun için. bu da sıradan olmak demekti. I wanna be fucking special...

Dışarda köpekler önüne gelen her tekerlekli varlığa havlıyordu. birileri uyurken de yalnız sayılırız. bugün yine fanzine benzer bir dergi görmüştü. keşke bizim de olsa dedi. okuyanlar kıskanırdı eminim. istesek yaparız ama yapmıyoruz. kimse özel değil, herkes özel...

                        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder