Ceket
giymeye başladığın ilk bahar günü gibi. Yeterince soğuk değil, rahat
edemiyorsun üzerindekiyle ve sokaktaki tek ceketli insan sensin. Bir esinti
geliyor sonra, hala ceketini yanına aldığına memnun kalamıyorsun. Gecenin
ilerleyen saatlerinde bastırıyor soğuk, sonra. Herkes evlerine kaçıyor,
sahildeki kalabalık bir bir azalıyor, kafelerin masaları toplanmaya başlıyor.
Tek sen varsın o soğukta, ve ceketin...
Sigaraya
başladığın ilk bahar günü gibi. Sürekli çakmak arıyorsun ceplerinde, her zaman
en son baktığın cebinden çıkıyor. Yakıyorsun sigaranı ve bir tat alamıyorsun
aslında ve içmeye devam ediyorsun ve ciğerlerin bekaretini kaybediyor.
Aşık
olduğun ilk bahar günü gibi. Çiçeklerin renklerine ve isimlerine önem vermeye
başlıyorsun birdenbire. Radyoda çalan şarkıların sözlerine daha bir dikkat
etmeye başlıyorsun. Güneşi izliyorsun; en serin, en sıcak yeri bulmaya
çalışıyorsun. Denize bakıyorsun, ne anlattığını anlamaya çalışıyorsun. Karşındaki
güzelin önemini kavramaya başladığın için şaşırıyorsun.
Sigarayı
bıraktığın ilk bahar günü gibi. En ufak olay sağ cebine götürüyor elini; çakmağı
çıkarıyorsun, sigara bulamıyorsun. Geriliyorsun bazen, geçmesini bekliyorsun.
Kafanı dağıtmaya çalışıyorsun, birden geçmişin çıkıyor karşına ve tekrar bir
sigara yakıyorsun ve bir daha ve bir daha... Ciğerlerin ihaneti öğreniyor.
Ceket
giymeyi bıraktığın ilk bahar günü gibi. Her şey daha renkli, her şey daha
sıcak. Çıkıyorsun sokaklara; gündüze, geceye, her şeye sahip olmak istiyorsun.
Batan güneşe hayran kalıyorsun. Herkes dışarıda; kimisi kilo verme derdinde,
kimisi havanın tadını çıkarıyor, kimisi aşık olmuş ve sevgisini gösteriyor
yanındaki insana.
Karşılaştığımız
ilk bahar günü gibi. Bunların hepsi birdenbire oluyor.
Yaza Mazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder