20 Aralık 2021 Pazartesi

Kendin Olmayı Ezberlemek

     Bu buz gibi evlerde nasıl bozuluyor bu çorbalar?

   Oysa burnum hep soğuk. Odamın berbat manzarasına bile alıştım. Günbatımı güzel görünüyor. Arkadaşımın odasına sürekli yaprakları dökülen ağaç var bir de. Hayat bizi yordu diyoruz ya, hayat mı yoran, yoksa kurduğumuz düzen mi? Şehrin azıcık dışına çıktığımda, kamp ateşi için odun toplarken, akarsuyun o ince sesini duyarken ya da çiçekleri izlerken hiç de yorulmuyorum oysaki.

   Çalıların arasından geçerken sıyrılan kollarım, fazla yürümekten sızlayan ayak tabanlarım, terlemiş sırtım beni hiç de yormuyor. Fakat ekran başında oturmak, faturaları ödemek, çöpleri çıkarmak, hatta onları üretmek çok yorucu. Bir zamanlar hayalimiz olan işlere gitmek, o işlere girmek, girerken yalanlar söylemek yorucu. Çünkü hayalimizdeki gibi olmadıklarını gördük.

   Bir iş yapma hayaliyle büyütüldük. “Ne olacaksın?” sorusuyla. Bir şey, biri değil miyiz zaten? Hiçbir şey üretmeden aynı şeyleri tekrarlamak bir şey olmak mı gerçekten? Başkalarına ait yalanları yazmak ve o ay maaşının gecikmeyeceğini ummak. Maaş almamızın sebebi, bir hayale inanıp yalanları yazmaya devam edebilmek mi? Hiç hayatınızda başka kuşun yuvasını yem karşılığında temizleyen bir güvercin gördünüz mü? Bunları biz icat ettik. Şimdi de içinde yaşamak için debeleniyoruz işte.

   Gençler iş beğenmiyor. Acaba o işler gerçek birer iş olmadığı için olabilir mi? Sizce ben köyümde büyüsem, tarlamda ürettiklerimi yesem, komşularla takas yapsam, bana “bir şey” olmak diye dayatılan eylemleri de keyfim için yapsam, iş beğenmez mi olurdum? Aklıma gelir miydi bunlar? Elbette bu bir ütopya artık. Şu an bunu yapmak isteyenlerin de durumunu tartışmaya gerek yok.

   Bir de meslekler ve onlara yüklenen anlamlar var. Madem hayatta kalmak ve toplum nazarında bir şey olmak için büyütüldük, bırakın bari onu istediğimiz gibi olalım. Hep çok fedakar olmalısınız. Bu mesleğin en ünlüsü neyse, siz ona benzemelisiniz. Doktorlar sınır tanımaz olmalı, gazeteciler savaş muhabiri, öğretmenler köy öğretmeni. Seçme şansı mı? Onu daha konuşmaya başlamadan kaybettik. Bebeklerin önüne türlü edevatlar koyar ve mesleğini tahmin ederler. Annenin karnına bakar cinsiyetini tahmin ederler. Sonra sonsuz olasılık varmış gibi görünen bu dünyada kamp ateşi yaktın diye sana deli derler. Ama çok soğuk değil mi? Ama çok yorucu değil mi? Değil. Bu merdivenleri çıkmak zor. Bu evler soğuk. Bu yakıtlar pahalı. Markete gitmek desen travma. Rahat bırakılma isteğiyle dolup taşan bir nesiliz işte. Gideyim de bir çorba içeyim, bozulmasın.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder