25 Aralık 2014 Perşembe

2014 Yılın Böyle Geçti

                Facebook'un yeni getirdiği sikimsonik bir saçmalık bu. Benim de anasayfama kocaman bir pencere açmış, o pencereye fotoğrafımı koymuş ve üzerine de "Evet Yaza, 2014 yılın böyle geçti!" diye neşeli bir başlık kondurmuş. Sanki sordum sana, 2014 yılım nasıl geçti diye. Eski mesajlara bakmaya çalışsam hata verir siktiğimin şeyi, gelmiş bana 2014 yılının değerlendirmesini yapıyor...

                Umursamamaya çalışsam da, dayanamadım, girip baktım bu saçmalığın ne olduğuna. Bu saçmalığın, sikimsonik bir saçmalık olduğuna da bu saçmalığa baktıktan sonra karar verdim zaten. Ben önyargılarla hareket etmem, bir şeyleri önce inceler sonra değerlendiririm. Kimi kandırıyorum ki lan, önyargılı bir piçin tekiyim aslında. Bazı şeylerden çok ciddi şekilde nefret ederim, onların detaylarını tam olarak bilmesem de. Mesela Elif Şafak. Hiç okumadım, siksen yine okumam ama; ölümüne nefret ediyorum kendisinden de, yazılarından da.

                Bir şeyleri kullanarak insanların ilgisini çeken her türlü şeyden ve yaratıcısından nefret ediyorum. Evet, doğru duydun; yaratıcısı diyorum. Eğer, "Yaratmak Allah'a mahsustur." gibi bir saçmalıkla gelecekseniz bana, hiç gelmeyin. Çünkü karşınızda ateist bir piç duruyor aynı zamanda. Bunların konuyla bir sikim ilgisi yok, bu sefer sadece zamanınızı çalmak istedim. Okuduğunuz bu şeyler sizin hayatınızda hiçbir işe yaramayacak. Beni anlamak için okuyorsanız da direk vazgeçin bu sevdadan; bir bok anlayamayacaksınız çünkü.

                Fotoğraflar, durum güncellemeleri, saçma sapan bir sürü şey... 2014 yılım böyle geçmiş. Sen ne biliyorsun Facebook, ha? Ne biliyorsun? Kullanıcı adım ve şifrem veritabanında var diye benim hayatımı tüm hatlarıyla çözüp elime verdiğini mi zannediyorsun sen? O sikik uygulamaların senin olsun, kullanıcı adımı ve şifremi de yetmiş ikilik fontla alüminyum levhanın üzerine yazdırıp götüne sokabilirsin. 2014 yılım böyle geçmişmiş, amına koduğumun sitesi...

                Üç yıl önce, 2012'ye gireceğimiz zaman, hatta 2012'ye birkaç dakika kala düşünmeye başlamıştım. Bu senem nasıl geçti? Bok gibi. Neden bok gibi? Çünkü yalnızım. Çünkü kendimden nefret ediyorum, çünkü çok fazla insanın üzülmesine sebep oldum. Neyse, 2012 bu kadar kötü olamaz, artık ondan eminiz en azından.

                İki yıl önce, 2013'e girmek üzereyiz. Bu senem nasıl geçti? Bok gibi. Neden? Bir şeyler ters gidiyor. Olmamam gereken bir yerlerdeymişim gibi hissediyorum. Ne yaptığımı bilmiyorum. Hâlâ yalnızım. Arkadaşlarım hâlâ yanımda ama; onlar da gidecek, biliyorum. Neyse, artık daha kötü bir sene geçiremem herhalde.

                Geçen sene (diyebilirim artık), bu amına koduğumun 2014'üne girdik. Ocak 1, öğlen saatlerinde üç yüz kilometre yol yapmak üzere otobüse bindim. Eve dönüyorum. Sonunda düşünmek için fırsat bulabildim. Gece düşündüklerimi hatırladım, o anki düşüncelerimle birebir uyuyordu. O zaman ben bu düşünceleri hayata geçirmeliyim dedim kendime. Gelin bakın bu düşünceler neydi:

                1) Düzene girilip okula devam edilecek, düzenli ders çalışılacak.
                2) Ota boka üzülünmeyecek, her şey kafaya takılmayacak.
                3) Her şeye sinirlenilmeyecek, sakin kalınacak.
                4) Yeni arkadaş çevresi edinilecek, arada sırada onlarla da içilecek.
                5) Az içersen iyi olabilir, veya siktir et bunu.
                ...

                Bu şekilde uzayıp giden bir liste hazırladım kendime. Bu listeyi hazırlama sebebim neydi peki? Onu da anlatayım.

                Bok var gibi düşünüyordum Aralık 2013'ü Ocak 2014'e bağlayan gecede. Önceki senelerim bok gibi geçti, bir sürü şey yaşadım, bir sürü şey kaybettim, hâlâ istemediğim şeyler yapıyormuşum gibi hissediyorum, bazı şeyler hâlâ canımı sıkıyor. Olsun. En kötü senemi atlattım, daha kötüsü gelemez artık başıma.

                Aralık 2014, gün 25 olmuş, saat gecenin bilmem kaçı. Bu seneyi düşünüyorum. Bu amına koduğumun senesini, hayatımı büyük bir zevkle sikip atan orospu çocuğu 2014'ü düşünüyorum. Diğer senelerle kıyaslarsam kıyamet gibi bir sene geçirdim. Önceki senelerin güzel olduğu anlamı çıkmasın buradan, o seneler de gerçekten boktandı; ama bu sene bambaşka. Bu sene, hiç izin almadan mutluluğumu çaldı benim. Bu sene, hiç fark ettirmeden sırtıma bir silah dayadı ve tetiği çekti ve kemiklerimi ve ciğerimi ve kalbimi parçalayarak terk etti vücudumu. Bu sene, acıdan döktüğüm saçlarımı eline aldı ve ağlamam için uçlarını gözlerime ve kalbime batırdı, tek tek...

                Her şeye rağmen dayandım. İyi dayandım diyemem ama; dayandım. Delirdiğim anlar oldu. Sokakta bağıra bağıra şarkı söyledim gecenin dördünde. Bağıra bağıra, ağlaya ağlaya dolaştığım geceler oldu. "Uyanın lan! Ben uyuyamıyorum bu acıdan be, ben uyuyamıyorum." diye bağırırken, boğazıma yediğim bir yumruk kesti sesimi bir gün. İçkinin dibine vurup insanlarla kavga ettim, orospu çocukluğunun sınırlarını zorlayıp sarhoşların şaraplarını çaldım. İçkime karışan polisle bile amlı götlü konuştum, hiçbir şeyi umursamadan. Sicilime işlenirmiş, iş bulamazmışım. "Sicilimi sikeyim lan! Sicilime işlenecek suçu sikeyim! Senin, benim kalbime ne acıların işlendiğinden haberin var mı? O zaman konuşmaya hakkın yok. Kağıda sarar içerim ben de. Oldu mu böyle? Kimlik sende kalsa da olur, bende kimlik çok..."

                Uzun bir süre olmuş, hâlâ toparlayamamışım kendimi, onlar öyle diyor. Ben hayatımda ne bokların olup bittiğinin farkında değilim zaten. Umrumda da değil artık açıkçası. Ha mezun olmuşum, ha olmamışım. Ha yazmayı öğrenebilmişim, ha öğrenememişim. Ha sevilmişim, ha sevilmemişim. Ha mutlu olmuşum, ha olmamışım. Hiçbiri zerre kadar sikimde değil. 2015 gelecek bir hafta sonra. 2014'ten daha kötü olabilir mi bilmiyorum. Pek de umursamıyorum dediğim gibi. İki bin on beş, altı, yedi, sekiz... hiçbiri gelmese de olur artık.


Yaza Mazar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder