18 Aralık 2014 Perşembe

Bulaşık Bezi

Hayatta yağmur olmak da var, bir şişe içinde su olmak da…
 Ben hep mutfak damacanası oldum. İsteyen istediğinde kafama basıp içimi dışıma çıkardı ve parkelere dökülmeyeyim diye altıma bir havlu serildi. Dökülmemin engellenmesine gerek yoktu, yere dökülmeyeyim yeterdi…
Bugün yine buzdolabının üstüne baktım. Yapılacaklar listem. Her zaman yatmadan hazırlarım. Az uyuduğum için  unutganım. Kafama kaç kez basılacağını yazarım hep böyle.
 Dosyalar hazırlarım, ütü yaparım, toplantıya koşarım, salata yaparım,  onlar televizyona bakar ben listemi hazırlarım. Damacananın altına bir havlu koyarım. Parkeler ıslanmasın…
 Bugün kafama en az on kez basılacak.
Belki de izin vermem! Nihayetinde güçlü bir damacanayım. Bir tren bileti alacağım ve…
Sadece o kadar işte!
  Her şey saniyenin onda birindelik bir anda geçti. Hızla sırt çantamı aldım. Gerekli her şeyi koydum, zaten çok az şey gerekliydi.
Öyle koştum ki merdivenlerden, asansör aklıma gelmedi. İstasyon meğer ne yakınmış! İlk gelen trene atladım.
  Dünyanın en güzel treni olmalı bu. Dışarda uzun uzun otlaklar var. Öldüğümde böyle olacak işte. İncecik bir elbiseyle, çıplak ayaklarım nemli toprakta, saçlarım nazikçe uçuşurken, sonsuz mutluluğa sahip olacağım.
  Otlar bacaklarımı ve avuç içlerimi gıdıklayacak. Şimdi gördüğüm tüm bu güzel şeyler, yalnızca oradaki gerçek dünyanın yansımaları olsa gerek. Cennet ya da idealar evreni gibi.
Başımı cama yaslayıp özlediğim tüm duyguları kokluyorum bir süre daha. Sonra çantamda telefonum çalıyor. Evden arıyorlar.
 Kapat tuşuna basıyorum, sadece bir gün olsun, otlarla birleşen bir yağmur damlası kadar özgür.

    Ben bugün yağmurum…   Bukalemun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder