Çok
değil, bundan üç dört yıl öncesine bakarsanız pek de kötü bir insan olmadığımı düşünürsünüz.
O zaman da tembeldim, düzensizdim, aksiydim, geri zekalıydım, umursamazdım; ama
şu anki halim kadar sikik değildim.
Etrafımdaki
insanlar benden yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı. Basit bir yaklaşımla
bakarsanız, bunun sebebenin ben olduğumu düşünürsünüz. Ama o kadar basit değil
işte hayat. Karmaşık şeyler düşünmeniz gerekiyor bazen. Hayat bir yerde sizi
öyle bir noktaya getiriyor ki; yıllarca kullanmadığınız beyniniz, bir anda
çalışmaya başlıyor. Hem de durmadan. Benim de en büyük sağlık problemim bu: Çok
düşünüyorum.
Kafamın
içinde yüzlerce dişli var. Hepsi bir şekilde, bir yerde, birbirine bağlanıyor.
İçine girip bakabilseniz, burada bu kadar dişli kullanmaya gerek yokmuş
dersiniz. Yer sıkntısı yok, aktarma sıkıntısı yok, hiçbir bok yok... Ama bizim
üstün zekâlı 'yaratan' malzemeyi bol kullanmış. Yüzlerce dişli... Bu kadarına hiç
gerek yoktu, hepsinin bağlandığı yer belli çünkü: Acı.
Ben,
her geçen gün daha da zekileşen, zeki bir adamdım. Yıllar geçti, hayatım
sikildi, gözlerimdeki o ışık çamaşır suyu, gözyaşı, acı ve orospu
çocukluklarıyla söndürüldü ve ben her geçen gün daha da salaklaşmaya başlayan
salak bir adam oldum. Bu salak halimle size yük olmak istemezdim; ama siz beni
önceden beri tanıyorsunuz. Bir geçmişimiz var. Hâlâ beni sevebilmek için
nedenleriniz var. Size beni sevmeniz için nedenler verip kendimi sevdirmek
istemezdim. Beni sevdiğiniz için kendimden nefret ediyorum. Bir şekilde bırakıp
çekilmem gereken bir yarış var ve ben sizin yüzünüzden bu yarıştan
çekilemiyorum. Siz beni seviyorsunuz ve ben bırakıp gidemiyorum. İyi de ben
sevilmek istemedim ki! Tamam arada sırada istediğim oldu ama bunu size belli
etmemeye çalıştım ben. Ben en başından beri sizden uzak duruyorum yapabildiğim
kadar. Yine de inatla seviyorsunuz beni. İstemiyorum, sevmeyin beni. Çünkü ben
bu hayattan gram zevk almıyorum.
Saçma
sapan bir dünya, yanlış bir dünya ve ben bu yanlış dünyaya gelmiş yanlış bir
insanım. İnsan bile olmamalıydım ben aslında, köpek falan olmalıydım. Diğer
köpeklerden daha başarısız olurdum ama en azından mutlu olurdum. Şimdi ne bok
yaparsam yapayım mutlu olamıyorum. İçimde büyük bir acı var, sadece sürekli
düşünen ve her şeyi elindeki sihirli değnekle boka çevirebilen insanların
anlayabileceği türden bir acı. Bu acı geçmiyor dostlarım, geçmiyor. Siktirip
gitmek istiyorum bu yüzden. Öyle beş yüz kilometre öteye falan da değil. Üç bin
kilometreye de değil. Ben yok olup gitmek istiyorum. Gömülen bir ceset kadar
hızlı çürüyüp, o kadar hızlı unutulmak istiyorum. Unutun beni sevdiklerim, ben
artık gitmek istiyorum.
Yaza Mazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder