1 Ocak 2015 Perşembe

Beni Sonsuza Kadar Sevmeyin

                 Çok değil, bundan üç dört yıl öncesine bakarsanız pek de kötü bir insan olmadığımı düşünürsünüz. O zaman da tembeldim, düzensizdim, aksiydim, geri zekalıydım, umursamazdım; ama şu anki halim kadar sikik değildim.

                Etrafımdaki insanlar benden yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı. Basit bir yaklaşımla bakarsanız, bunun sebebenin ben olduğumu düşünürsünüz. Ama o kadar basit değil işte hayat. Karmaşık şeyler düşünmeniz gerekiyor bazen. Hayat bir yerde sizi öyle bir noktaya getiriyor ki; yıllarca kullanmadığınız beyniniz, bir anda çalışmaya başlıyor. Hem de durmadan. Benim de en büyük sağlık problemim bu: Çok düşünüyorum.

                Kafamın içinde yüzlerce dişli var. Hepsi bir şekilde, bir yerde, birbirine bağlanıyor. İçine girip bakabilseniz, burada bu kadar dişli kullanmaya gerek yokmuş dersiniz. Yer sıkntısı yok, aktarma sıkıntısı yok, hiçbir bok yok... Ama bizim üstün zekâlı 'yaratan' malzemeyi bol kullanmış. Yüzlerce dişli... Bu kadarına hiç gerek yoktu, hepsinin bağlandığı yer belli çünkü: Acı.

                Ben, her geçen gün daha da zekileşen, zeki bir adamdım. Yıllar geçti, hayatım sikildi, gözlerimdeki o ışık çamaşır suyu, gözyaşı, acı ve orospu çocukluklarıyla söndürüldü ve ben her geçen gün daha da salaklaşmaya başlayan salak bir adam oldum. Bu salak halimle size yük olmak istemezdim; ama siz beni önceden beri tanıyorsunuz. Bir geçmişimiz var. Hâlâ beni sevebilmek için nedenleriniz var. Size beni sevmeniz için nedenler verip kendimi sevdirmek istemezdim. Beni sevdiğiniz için kendimden nefret ediyorum. Bir şekilde bırakıp çekilmem gereken bir yarış var ve ben sizin yüzünüzden bu yarıştan çekilemiyorum. Siz beni seviyorsunuz ve ben bırakıp gidemiyorum. İyi de ben sevilmek istemedim ki! Tamam arada sırada istediğim oldu ama bunu size belli etmemeye çalıştım ben. Ben en başından beri sizden uzak duruyorum yapabildiğim kadar. Yine de inatla seviyorsunuz beni. İstemiyorum, sevmeyin beni. Çünkü ben bu hayattan gram zevk almıyorum.

                Saçma sapan bir dünya, yanlış bir dünya ve ben bu yanlış dünyaya gelmiş yanlış bir insanım. İnsan bile olmamalıydım ben aslında, köpek falan olmalıydım. Diğer köpeklerden daha başarısız olurdum ama en azından mutlu olurdum. Şimdi ne bok yaparsam yapayım mutlu olamıyorum. İçimde büyük bir acı var, sadece sürekli düşünen ve her şeyi elindeki sihirli değnekle boka çevirebilen insanların anlayabileceği türden bir acı. Bu acı geçmiyor dostlarım, geçmiyor. Siktirip gitmek istiyorum bu yüzden. Öyle beş yüz kilometre öteye falan da değil. Üç bin kilometreye de değil. Ben yok olup gitmek istiyorum. Gömülen bir ceset kadar hızlı çürüyüp, o kadar hızlı unutulmak istiyorum. Unutun beni sevdiklerim, ben artık gitmek istiyorum.



Yaza Mazar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder