1 Ağustos 2016 Pazartesi

Yazı mı Tura mı?

   sanırsın ki tüm dünya seninle aynı ruh halinde. herkes biraz sessiz, biraz içmeden sarhoş, aşık ya da hüzünlü, herkes nina ya da miles dinliyor. sanıyorsun ki  gece geç saat ve arabalar, egzozu patlak tüm motorlar yavaşlayacak...
   mahallenin eski halini özlüyorum. dev sıçanlar, fuhuş dönen çok çocuklu evler, çingeneler ve arada ürperip kişneyen atlar... ufacık bisikletimle bir turu ancak döndüğüm daracık sokak. o evlerin yanında kendimi apartmanda oturduğum için sezercik, ayşecik gibi falan hissedip utanırdım. ve eski binamızın zemininde oturan travestiler. komşumuzun keş ve -bu yüzden- hırsız oğlu, o zamanlar sevdiğim bakkal teyze. gecenin köründe tek gürültü olan çöp kamyonu. bir zamanlar her şey biraz daha ruh sahibiydi.
   hayatta güzel şeyler olur. olmaz değil. bana daha geçen gün oldu. böyle anlarda insan o ruha çok kaptırıyor kendini. gecekonduların üst üste bindirilip bina olduğunu unutuyor, hayatta olduğunu unutuyor. çok şey istiyor. o an gelecek sanıyor. biri kapına gelip seni şaşırtacak, çöp kamyonu geri gelecek, herkes sessiz kalıp seninle aynı şeyi dinleyecek sanıyorsun. aslında herkese değecek biri. bu saatlerde konuşmaya değecek, geceyi, günün yaşanmaya değer saatlerini, tereddütsüz harcayacak biri. istiyorsun ki telepatik şekilde aynı sesleri duysun. ve o an gelsin. hani asla tam olarak gelmeyen, asla tam olarak gelmez dostum. bazı anlar sadece kafandadır ve bu yüzden aşklar da hayat da, bir bisikletlik sokak da tek kişiliktir.
  elektiriklerin olmadığı o gece, annemle markete mum almaya giderken ve şimdiki ara yolumuz ana yolken, zemin katın kapısını açık görmüştüm. kırmızı loş bir ışıkta oturan, normalde peruklu saçlarını geriye yatırmış ve benden daha kibar oturan yaşlıca adamı görmüştüm. gülüşlerini... çok neşeliydiler. aralarına oturmak istemiştim biraz da çekinerek ve merakla. elektriklerin gitmesini hep çok severdim.
   şimdi gözlüğüm, kahvem ve kendi başıma aldığım uçak biletlerim var. yetişkinliğe yaklaştığım her an daha iyi hissediyorum fakat kötü bir yanı var; camdan bakıp bilmeden özlediğin hayat, asla tam istediğin kadar yakınında değilmiş. atlar ölmüş müdür? bilmiyorum ama sokağımda camdan şişe atan arabalar var artık ve kimse istediğin an çıkıp gelmiyor, seni de beklemiyor.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder